Algı, duyu organlarına gelen bilgileri yordama ve bu bilgileri anlamlandırma süreci olarak tanımlanır. Çevremizden uyarılar bize ulaşmadığında beynimiz uyarıları dönüştüremez ve algılama durumu oluşamaz. Zamanla uyarılar gelmediğinde beyin ve duyu organları arasındaki bağlantılar zayıflar, dolayısıyla algılamamızda ve hareketlerimizde yavaşlamalar gözlenir.
Duyamadığınız, beyne iletilmeyen ince sesler neticesinde algılamanız düşer. Etrafınızda ‘ Duyuyorum ama anlayamıyorum.’ diye yakınan kişilere mutlaka denk gelmişsinizdir. Duymakla ve anlamak kavramları ne kadar birbirlerine benzer gibi gözükse de aynı şey demek değildir. Duyma eylemi kulaklarla meydana gelirken anlamak ise beyinle ilgilidir.
Genelde vücudun yaşlanmasıyla birlikte kulak ile beyin arasındaki sinirsel bağlantılar zayıflar. Bunun sonucunda da sesler beynimize daha az iletilir. Bu az iletimle beraber beynimiz bazı sesleri unutmaya başlar. Çoğunlukla bu sesler bizim ince frekanslar olarak bildiğimiz kadın, çocuk, televizyon, çatal-bıçak ve kağıt hışırtısı gibi seslerdir. Bu seslere kıyasla alçak frekansları (örn. Erkek sesi) duymak daha kolaydır.
Şu da unutulmamalıdır ki herkesin işitmesindeki kayıp kendine özeldir. Detaylı bir odyolojik değerlendirmeyle birlikte, uygun cihaz seçimi ve doğru yapılmış cihaz ayarıyla hem iletişiminizi hem de hayat konforunuzu artırabilirsiniz.
Bizden haberleri mail kutunuza iletelim